2 Kasım 2015 Pazartesi

Far From The Madding Crowd / Çılgın Kalabalıktan Uzak


Kadınların budala olduğunu gösteren filmlerden bir diğeri “Far From The Madding Crowd”
Güya evlenmek istemeyen,  güçlü bir kadın olduğunu kanıtlamak isteyen, kocaya ihtiyacım yok, tek başıma yaparım, erkek kadar güçlüyüm, erkek kadar herşeye hakimim diyen bir kadının hayatına giren üç erkekle olan ilişkileri, yakınlığı, beklentileri, zayıflıkları ve kadın olmanın romantic aptallığı üzerine  bir film.



Filmde Gabriel Oak karakteri  o kadar sakin, o kadar fedakar, o kadar aşık ki sevdiği kadın Miss Everdene için yapmadığı ve yapmayacağı şey kalmıyor. Kendisi bir düş, bir masal kahramanı adeta, kadınların beklediği  beyaz atlı prensin etten kandan hali adeta . Her daim içten içe sevdiği o kadının desteği, der daim onun bir numaralı yardımcısı 7/24 kesintisiz hep verici bir aşkla dolu. O aşkı uğuruna herşeyi göze alan bir adam ve böylesi  ne geldi, ne görüldü...Mr. Oak  karakteri,  gerçekten de kadınların beklentilerini tam anlamıyla karşılıyor, o bir kurtarıcı, romantik, hayalperest tüm kadınların gerçekte asla bulamayacağı, yaşayamayacağı o aşkı yaşatıyor. Ne yalan söyleyeyim biz kadınlarda  bu hayalperestlik fazlasıyla var, sadece dozu değişken, kimimizde çok, kimimizde az.Yani böyle her daim hazırda bekleyen bir aşığa kim hayır diyebilir ki? Sonuç itibari ile bu Mr. Oak karakteri tam bir kandırmaca, gerçekle bağdaşmayan türden işte.
Filmde Mr. Gabriel Oak’I canlandıran Matthias Schoenaerts sadece bakış ve vucuttan ibaret, oldukça maskülen, kolu bileği güçlü erkek rolünü iyi götürmüş, ama karakter oldukça ilkel, kalmış, zerafetten yoksun, asi, dediğim dedik, buyurgan.


Başrol kadınımız Miss Bathsheba Everdene’I canlandıran Carey Mulligan rolünü iyi oynamış, amcasından kalma çiftliğin idaresini yönetmekte  etkili ve başarılı.
Bence filmdeki  komşusu asiizade William Boldwood’u  canlandıran Michael Sheen’i Masters of sex dizisinden de tanıyoruz. Rolünün hakkını inanılmaz vermis, bu filmdeki en iyi karakter bence.  Öykü gerçek olsaydı Everdene’in birlikte olacağı tek kişi de bu olurdu ama böyle olsaydı filmi çekmenini anlamı da olmazdı. Gerçekçi sıradan hikayeler kimsenin umurunda olmazdı asla.


Tom Sturridge’ün canlandırdığı  Sgt. Francis 'Frank' Troy karakteri de oldukça başarılı. Ağızı laf yapan ve sahip olduğu tek şey subay üniforması olan bu adamın Everdene’i sadece birkaç sözle aşk tuzağına düşürmesi de oldukça gerçekçi. 



Kadınlar iki güzel söze, iki hayale kanacak kadar alçaktan uçan kuş beyinliler çünkü. İçten içe aşk uğuruna yanıp tutuşurlar hep. Bağımsızım, kendime bakarım, erkeğe ihtiyacım yok dese yanmaya, yanıp kül olmaya hazırdır aslında. Aşk kadınların en büyük aptalığıdır nereden bakarsanız bakın, onun için vermeyecekleri şey yok, ödemeyecekleri bedel yoktur.


Sonuçta filmde sabırlı olan kazanır gibi bir mesaj veriliyor.Ama neyi? Yemekten arta kalanları. Bana kalıra esas kazanan en iyi kandırandır. Hayat bu tür cmbazlarla dolu, sahip olduğu koleksiyona bir yenisini eklemek istemeyen tek bir erkek tanımıyorum ya siz?
Sonuçta aşk kazanıyor gibi görülse de, kadın her daim kaybedendir.
Erkeklere tavsiyler: kadınlar kolay kanan varlıklar onlara güzel sözcükler fısıldayın, aşk dolu bakışlar fırlatın, aşka hayır diyebilecek tek bir kadın bulamazsınız.Ne demişler" Kız aklı kaz aklı".

Bu arada not etmekte fayda var film İngiliz edebiyatının Zola'sı sayılan Thomas Hardy'nin ( 1840-1928) Çılgın Kalabalıktan Uzak adlı eserinden perdeye uyarlanmıştır.