En sevdiğim ressam değil Amedeo Modigliani ama eserlerinde beni çeken
birşeyler var. Baktıkça bakasım var o
uzun yüzlü, asimetrik gözlü kadınlarına. Öyle bir aşinalık içinde çizmiş ki hepsini portrelerdeki insanları tanıyor gibiyim.
Özellikle kadın portelerini çizme şeklini seviyorum bu ressamın.
Sadeler
ama hepsinde tuhaf bir çekicilik var. Tüm resimlerinde insan figürleri
tamamlanmamış gibi görünüyorlar. Resimlerinde düzeltilmesi gereken birşeyler
var gibi. Tıpkı güzel bir kadının makyajsız ve biraz da dağınık ev hali
havasında çizilmişler. Sanırım tam da bu basit görünümleri onları
samimi ve sıcak bulmama sebepler. İlginçtir ki Modi hiçbir tablosunu
rötüşlememiştir. Beni her defasında büyülemeleri de mükemmel olmadıklarından,
yani öyle olma kaygısı taşımadıklarından ileri geliyor olsa gerek. Resmettiği
yüzler başka türlü dokunuyor insanın yüreğine. İhtişam yok, gösteriş yok ,
herbiri tamamen gündelik sadeliğin içinde sıradan figürler, tam da bu nedenle
hepsine garip bir yakınlık duyuyorum.
Sanırım ressamın başarısı da burada gizli.
Modigliani’nin kullandığı renkleri sıcak buluyorum. Çizdiği yüzlerin asimetrik
oluşu, küçük ağızlar, ince uzun burunlar garip bir hüzün barındırıyor, sanki
herbirinin ardında acı bir hayat gizliymiş hissi uyandırıyor bende. Çok
insancıl. Paris'teki ilk ve tek kişisel sergisi nü resimlerin sergilenmesinden
dolayı fransız polisi tarafından ahlaka aykırı bulunup zorla kapatılmış.
Modigliani’nin nü tarzdaki resimlerini de oldukça ilgi çekici buluyorum ve çok
da beğeniyorum.
Ayık gezmediğini bildiğimizden ve çokça kullandığı absynthe’in
tesiriyle herşeyi yamuk gördüğü için mi öyle çizmiş bunları aceba diye düşünüp
duruyorum arada, tıpkı Monet’nin katarakt hastalığından müzdarip olduğu dönemde
kırmızı renge ağırlık vermesi gibi bir etki yapmış olmalı bu alkol bağımlılığı ressam
üzerinde. Modi de muhtemelen resim yaparken
kendinden geçiyor, hayalle gerçek arasında gördüğü bu görüntüleri tual
üzerine o aşina olduğumuz uzun, asimetrik, eğik etkiyle resmediyor. Modern
Sanat’ın önünü açmış ressamlar arasında yer alır Modigliani, kendinden
öncekilderden ve kendi dönemindeki sanatçılardan farklı olmayı başarabilmiş ve
sanatseverler üzerinde benzersiz bir etki yaratmayı başarmıştır. Çocukluğunda
geçirdiği tifo ve tüberkülözla savaşmış sonraları da hayatına vazgeçemediği
içki bağımlılığın ve fakrü zaruret içinde geçirdiği hayatın etkisiyle genç
denilebilecek yaşta, 36 yaşında hayata veda etmiştir. Yokluk içinde geçmiş
ressamın bu aykırı yaşamını konu alan bir film seyretmiştim birkaç yıl evvel.
Modeli Jeanne Hébuterne’le olan aşk hikayesinin merkezinde geçen bu trajedide
Modigliani’nin dokunaklı ve acı hayatına siz de filmi izleyerek ortak olabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder