Revolutionary Road
Bir yıkım filmi, insanın kendi hayatından memnun
olmayıp, sıkışmış, monoton, zevkisiz , değersiz hissederek bir kafeste kilitli
olduğunda umutsuzluğun verdiği yıkımı anlatıyor.
Neredeyim, kimim, ne istiyorum, yarından ne
bekliyorum?
Bir sürü soru dönüp dolaşıyor kafanda.
Kocan, ailen, çocukların, umutların yok olması,
beklentilerin gerçekleşmemesi ve nefes almanın dahi ağırlık yaptığı bir
bunalım.
Sevmek ve aşk kurtarıcı mı, kendini
gerçekleştiremeyen insan sahip olduğu maddesel nesnelerle avunabilir mi?
Maneviyatın üstüne koyu bir örtü çekebilir mi ruhunun isteklerine, hayallerine
sırtını çevirebilir mi?
Aşk , sevgi, çocuklar, büyük bir ev, para mutluluğu
satın alabilir mi, yaşamak için yeterli mi?Hayat yaptığımız seçimlerdir. Neredeyiz, kimiz,
kiminleyiz bizim seçimimiz. Her attımız adım bizi biz yapıyor. Niçin ve kimin
için yaşıyoruz? Bu hayatı sahip olduğumuız değerlerle örtüşüyor mu yoksa
ellerimizin arasından kayıp gidiyor mu?
Yalnız bir kadın, kendini gerçekleştirememiş bir
kadın, mutluluğu yanıbaşından çok uzakta arayan bir kadın hayatı nereye
götürür?Kalmak ve gitmek arasında sıkışmış, umutların
hayallerin gerçekleşmemesine dönüşmüş bir yaşamın değersizleşip yok olması.Bana beni mi hatırlatıyor ne? Yoksa bu film bir
ayna görevi mi yapıyor bana? Düşünüyorum, eziliyorum, sıkışıyorum ve nefes
almaya ihtiyaç duyuyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder