27 Şubat 2013 Çarşamba

And the Oscar goes to....


Oscarlar her zaman ilgimi çekmiştir.

Kırmızı halı, Hollywood ihtişamı, ne bileyim günümüzde kaybolan prens prenses, kral kraliçe kavramlarını barındırıyor sanki içinde, güzel kadınlar, yakışıklı aktörler, hayattan tatlar, para, ihtişam, zenginlik... Herkesin ortak dileği. Hollywood yıldızı olmak istemeyen tek bir kız bile yoktur herhalde yeryüzünde, o koskoca ekranı kaplamak, milyonları paşinden sürüklemek. Ah ah ah, bana da bir fırsat vereceklerdi ki görecekti dünya . Ha ha ha .... Hayat tabii herkesin yüzüne gülmüyor , kimileri çorak yerlerde susuz ayakkabısız gezerken birileri crême de la crême'i yaşıyor işte.

Neyse gelelim sadede günümüzde Oscarlarla her yılın yeni kral ve kraliçesi, yeni prens ve prensesimiz seçiliyor. Ne yalan söyleyeyim, bu seneki kadar tuhaf filmlerin aday gösterildiğini hiç hatırlamıyorum, nedir bu "Silver Lining" saçması filmi ya, "Life of Pi" absürdlüğü, "Lincoln" sıkıcılığı, bazı filmlerin aday olması bile modern insana hakaret:) Hele şu dünkü yetme Jennifer Lawrence, berbat, kızda hiçbir yetenek belirtisi olmadığı gibi, oldukça soğuk, mesafeli duruşu, yapay sırıtışı... öfff ne kadar da yapmacık ve itici. Şu 9 yaşındaki çocuğun aday gösterimesi de ne iş, bu çocuğun okulu yok mu, öğrenmesi gereken şeyler yok mu ya, önünde koskoca bir hayat ve herşey altın tepside sunulmuş  şimdiden. Tam bir saçmalık.
Belki de tek hakkıyla ödülü alan Daniel Day Lewis oldu o da o uzun ve sıkıcı filme katlanıp hep aynı ifadeyi koruma başarısı gösterebildiği için ödülü haketti. Belki de Lincoln toprağı bol olsun görüyorsa bunları " Bu ben miyim ey insanoğlu?" diye isyan edebilir değil mi ama güzel kardeşlerim?
En iyi , en iyi , en iyi ....
Ben Affleck daha dün alt sınıf beceriksiz bir oyuncuyken bugün en iyi film Oscar’ını alan filmi çekmiş bir dev gibi çıkıyor karşımıza. Aman ne iyi, yeteneksiz ve dugusuz bir surat ifadesinin arkasında, dehşet verici bir hırs gizli, adama bakınca tek gördüğüm şey EGO, Ego,ego.
Neyse tek hakkıyla ödülü alan Haneke’nin "Amour"u  oldu bence.Onu izleme becerisi ve sonuna kadar dayanma gücü gösteren insanlar için de gerçek bir sado mazoşizm deneyiminden başka birşey değildi bu film.

Kısacası bu yıl Oscar kandırmacasından da feci şekilde sıkıldım. Değer verilecek ve izlenecek müthiş filmler var arkadaşlar, lütfen onlara saygı gösterip, zaman ayıralım: Fellini, Bergman, Buñuel, Von Trier kardeşlerim sizleri ayakta alkışlıyorum, iyi ki varsınız. Siz olmasanız bu aptallar havuzunda boğulmamak elde değil.
Hollywood sen alınma ama senin tek derdin gişe ve para, yapay bir dünyada sanal kralları yaşatmaya devam et ama beni artık esir almana olanak yok bunu bil.
Hollywoodsever olanlarınza da sadece “ iyi kandırılmalar”  diliyorum.
Azınlıkta kalanlara da şu öğüdüm herzaman için geçerli olacak : "Zaman en değerli şey, boşa akıtmayın."


1 yorum:

  1. "The Master" filminin seyrettikten sonra Joaquin Phoenix'in hakkının yendiğini düşünüyorum.

    YanıtlaSil