9 Ekim 2015 Cuma

René Magritte ve Les Amants II

Çoğunuzun “ Ceci n’est pas une pipe” (Bu bir pipo değil) adlı tablosu ile tanıdığı Belçikalı sürrealist ressam Magritte’in en sevdiğim çalışması Les Amants II ( Aşıklar II)’dir .

Resimde yüzleri örtülü öpüşen bir çift görüyoruz. Bu örtüler aslında ilk başta tuhaf ve rahatsız edici görünüyor olsalar da, benim için aşkın ürünü olan hayal gücünü önemini simgeliyor.  Örtülerin neleri simgelediği konusunda çeşitli varsayımlar var:


- aşıkların birbirlerini görmeden sevdikleri
- birbirlerini tanıdıklarını fakat birbirlerini sevmek için görmeleri gerekmediği
- görmenin sevmek için mühim olmadığı
- mutlu yaşamak için gizli yaşamak gerektiği

gibi anlamlara gelebileceği düşünülüyor.
Ressamın görünen ile görünmeyenin arasında daima bir oyun olduğunu vurgular, her görünenin ardında gizli kalmış görünmeyen şeylere dikkat çekmek için bu örtüyü kullanıyor. Kendisinin de söylediği gibi “Gördüğümüz her şey başka bir şeyi gizliyor, her zaman gördüğümüzün ardında gizlenmiş olanı görmek isteriz”
Ressam 13 yaşındayken annesinin intiharı ile sarsılır. Kadının vücudu nehrin kıyısına vurmuş bulunduğunda, üzerindeki  geceliğinin yüzünü bu şekilde örttüğünden dolayı ressamın bu imgeyi kullandığı da söylenir.
III ve IV’te aşıkların yüzleri açık ama erkeğin vücudu çizilmemiş, sanki havada süzülüyor gibi çizilmiştir. Aşıklar I’de çift öpüşmüyor, yan yana duruyor , erkek dominanttır ve kadını kendine çekmiş sanki bir objektife poz veriyorlarmış gibi resmetmiştir.




Bana kalırsa örtü merak duygumuza bir eleştiri, gizli olanı hep öğrenme çabamıza bir tokat.Bir el silah atışı gibi, bir akla durgunluk. Bir sorgulama, neden? Niçin, ne gerek var bu örtülere? Belki de ressam annesinin ölümünü çözemediğinden ve neden intihar ettiğini öğrenememenin verdiği etkiyle bu sembolü kullanmıştır. Belki de bize basitçe örtünün ardındakini asla tam olarak bilemeyeceğimizi ve bize anlatıldığı, söylendiği, aktarıldığı ya da kendi anladığımız kadar bir şeylerin ardına geçebileceğimizi söylemek istiyor. Belki de basitçe bize “Ne kadar bilirsen bil, anlatabildiklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır…” sözünün resmedilmiş halini sunuyor.

Oysa hepimiz örtmüyor muyuz en dipteki gerçekleri,hisleri, düşünceleri, en başta da kişiliklerimizi? Kime karşı ne kadar dürüstüz? 

Gözler ve yüz kaybolduğunda insanın kendisi de mi kayboluyor? 

Bir koan yaratamadım, her sorum bir cevap ve her cevabım onar soru daha doğuruyor. 
Sonuçta sanatın güzelliği tam da burada, senin gördüğün benim gösterdiğim şey değil, yani en basit haliyle " Ceci n'est pas une pipe"


P.S: Aşıklar II Jonathan Baumbach'ın 1990 yılında yazdığı " Separate hours" adlı romanın kapağıdır, 


ve Aşıklar I  2006 yılında Colm Toibin'in yazdığı Mothers ans sons adlı kitabın kapağı olmuştur

Bilgilerinize sunulur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder