Like Someone in Love aşırı durgun sonu olmayan bir
film. Herşey çok ağır, acelesiz ve sıkıntılı geçiyor. Tabakların ve kaşıkların
şıngırtısı, trafiğin sesi, telefon zırlamaları, uğultu....
Akiko bir eskort kız, taşradan Tokyo’ya geleli iki
yıl olmuş, üniversitede okuyor, fakat parasını çıkarabilmek için eskortluk
yapıyor.
Film bir barda Akiko’nun nişanlısıyla telefonda
kavga etmesiyle başlıyor. Uzun telefon konuşması, kızın nişanlısına kendini
açıklamaya çalışması, Akiko’nun
çalıştığı adam kızın istememesine
rağmen onu yaşlı adamın evine
göndermesi...
Yönetmen seyirci hareketsizlikten boğuyor.
Aynı gün Tokyo’ya taşradan onu görmeye büyükannesi geliyor . Kız büyükannesini görmek istiyor, o gece işe gitmek istemiyor, zaten
ertesi gün sınavı vardır ama hiçbirşey kızın istediği gibi gitmiyor, iş vereni
onu o işe götüren taksiye bindiriyor...
Garip bir duygusallık var filmde, ama gerçekle de
bağdaşmayan, hayal ürünü bir Akiko var, eskort kız olmasını bir türlü
yakıştıramıyorsunuz, fazla çocuk, saf ve masum, iradesiz ve salak, ne
istediğini bilmeyen, günü gününe anlamsız yaşayan biri gibi.
Hesabına çalıştığı adam ona bir takis tutuyor ve o
gece eşlik edeceği adamın evine gönderiyor.
Yol boyunca ninesinin mesajlarını dinleyen Akiko için
üzüldükçe üzülüyoruz, Akiko da üzülüyor ama büyük annesini görmek istemesine rağmen
bir türlü taksiden inip onun yanına gitme cesareti gösteremiyor. Birkaç kez
büyükannesinin onu beklediği mekanın etrafında taksi ile tur atıyor ama sonra
çalışması gereken yere gitmek üzere yola devam ediyor.
Yaşlı öğretmen ve eskort kızın uyumsuzluğu hemen
göze çarpıyor. Birinin önünde heba edilecek koskoca bir hayat, diğerinin önünde
sayılı günler/aylar var.Fark sadece yaşta değil. Yaşlı adam okumuş, bilgili, kültürlü. Evinde her yerde yüzlerce kitap var, oysa kızın tek bildiği gülumseyerek ve soyunarak, rol yaparak hoşa
gitmekdir.
Adam masa hazırlamış, çorba yapmştır, kızla sohbet
edip iyi vakit geçirmek ister ama nafile, kız soyunur adamı yatağa çağırır
vedaha gece başlamadan uyumuştur bile.
Sabah onu okula bırakır yaşlı adam. Kapıda
kızı bekleyen nişanlısı onu hırpalar ve sürekli ondan açıklamalar ve cevaplar
ister. Kız derse girer, yaşlı adam arabada onu bekler, nişanlısı arabaya gider
ve kızın büyükbabası sandığı kişi ile iletişime geçer.
Kızı sevdiğini, onunla evlenmek istediğini anlatır,
böylece kızın ona her zaman cevap vereceğini sanır.
İlişkileri ve evliliği, kitapları ve okulu
sorgulayan dialog böyle başlar.
Genç, saf ve salak kız, kıskanç ve baskıcı
nişanlısı tarafından şiddete mağruz kalıyor, yaşlı adam bu yaşına kadar
öğrendiklerini bilge bir öğretmen edasıyla onlara aşılamaya çalışır. Bu üçünün
biraraya getirildiği araba sahnesinde karakterlerin birbirinden ne kadar uzak ,
birbirilerine ne kadar zıt ve ne kadar da kendi içlerinde yalnız olduklarını
görüyoruz. Herkes mutsuz, herkes kendince bu sıkıntılı yaşamın bildiği gibi
üstesinden gelmeye çalışıyor.
Yaşlı adam dul, cocukları tarafından yalnızlığa
terk edilmiş.
Genç kız ailesine sırt çevirmiş, yaptığı şeylerden
rahatsızlık duyuyor, hayatı yalan dolan dolu ve yalnız, sahipsiz.
Genç nişanlı kıskanç, kızgın, zaptedilmez ve
baskıcı.
İnsanın bu
hayattaki başarısı nedir, mutluluğu nerede gizli?
Sevdiğin ve birlikte olmak istdiğin insanları
tolere edebilmek mi mutluluk, yalanları görmezden gelmek mi? Kimseyi bir kafese sıkıştırmadan
mutlu olabilmek mümkün mü?
Yalnızlık, bir eskort kızla unutulur mu? Yalan
söyleyen ve soruların cevaplarını beğenmeyen bir nişanlı, evlenince mutlu mu
olur?
Eskort kız herkesi ve kendini dahi kandırıyor, kim olduğunu bilmek
istemiyor, üstüne üstlük düştüğü çukurdan kurtulmak için hiçbir çaba sarfetmiyor,
hiçbir şey yapmamaya devam ederek mutlu mu olacak?
Bu durağan film bu basit sorular ve çok da yeni
ve etkileyici olmayan bilgilerle süslenmiş insan hayatından basit bir kesit sunuyor seyirciye.
Ben filmi çok da beğenmedim, bana yeni birşey de kattı diyemem çok az söz,
çok az olay oluyor. Üzerinde
durulması ve derine inilmesi gereken bir film değil.
Filmin sonunda benim çıkardığım sonuç şu: “ne ekersen onu biçersin”, ne seçersen osun.