Yakın zaman İran tarihi hakkında birşeyler öğreten, insana bu konuda
öğrenme iştahı açan bir film ARGO. En azından başlangıcının belgesel
niteliğinde olması hoş bir giriş olmuş. Hazır birkaç bilgi veriyor, sonrasini
size birakıyor.
Filmin gerçek bir olaya dayanması da onun artılarından biri. Yine de filmin
sonunda aklımda tek bir soru kaldı : “Bu filmi seyrettikten sonra hangi
amerikalı İran’a gitmek ister?” İran için bir çeşit “Midnight Express”
etkisi yapacağı kesin bence.
Ben Affleck, fazlasıyla donuk, sanki filme dışarıdan, sonradan
yapıştırılmış yapay bir karakter gibi, vasat bir oyunculuk çıkarmış, film
boyunca yüzünde garip bir ifadesizlik hakim, mimik yok, duygu yok.Rahatsiz
edici bir tekdüzelik. Diğer tüm oyuncular gerekeni yapmışlar, başarılı sayılabilecek oyunculuk
çıkarmışlar. Ama cool yönetmenimiz film boyunca ivmesini dahi
değiştirmeden düz bir çizgide ilerliyor, bana sıkıcı ve gerçekçilikten uzak
geldi. Böyle bir kurtarma operasyonunda soğuk kanlılık gerekli, ama Ben Affleck’in donukluğu rahatsız edici. Olabilecek en başarısız şekilde oynamış. Benim için en iyi
film olamayacağı gibi, kanaatimce en iyi yönetmen ödülünü de haketmiyor.
Film kesinlike Amerika'ya övgü. Bana kalırsa Altın Küre ödülünü almasının
sebebi de tam olarak bu ve bunun yanı sıra da kendi gizli örgütlerini
desteklemesi,uluslararası işbirliklerini övmesi. Kendi vatandaşını kırtarmak
için hayatı pahasına misyonuna kendini adamış insanlara övgü.
Filmin sonunda evine dönen Ben Affleck'i hatirlayin (hala aynı bakış aynı
ifadesizlik):karisina sariliyor, arka fonda Amerikan bayraği dalgalanıyor, baba
oğluna sariliyor, aile, huzur ve sakinlik. İnsanin da isteyebileceği herşey bu
değil mi zaten. Amerika bir insanın sahip olması gereken şeyleri temsil ediyor
: sıcak bir yuva, barış, sakinlik, aile ve huzur. Dışarısı kaos.
Ya siz neredesiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder