24 Ocak 2013 Perşembe

ARGO


Yakın zaman İran tarihi hakkında birşeyler öğreten, insana bu konuda öğrenme iştahı açan bir film ARGO. En azından başlangıcının belgesel niteliğinde olması hoş bir giriş olmuş. Hazır birkaç bilgi veriyor, sonrasini size birakıyor.
Filmin gerçek bir olaya dayanması da onun artılarından biri. Yine de filmin sonunda aklımda tek bir soru kaldı : “Bu filmi seyrettikten sonra hangi amerikalı İran’a gitmek ister?” İran için bir çeşit “Midnight Express” etkisi yapacağı kesin bence.

Ben Affleck, fazlasıyla donuk, sanki filme dışarıdan, sonradan yapıştırılmış yapay bir karakter gibi, vasat bir oyunculuk çıkarmış, film boyunca yüzünde garip bir ifadesizlik hakim, mimik yok, duygu yok.Rahatsiz edici bir tekdüzelik. Diğer tüm oyuncular gerekeni yapmışlar, başarılı sayılabilecek oyunculuk çıkarmışlar. Ama cool yönetmenimiz film boyunca ivmesini dahi değiştirmeden düz bir çizgide ilerliyor, bana sıkıcı ve gerçekçilikten uzak geldi. Böyle bir kurtarma operasyonunda soğuk kanlılık gerekli, ama  Ben Affleck’in donukluğu rahatsız edici. Olabilecek en başarısız şekilde oynamış. Benim için en iyi film olamayacağı gibi, kanaatimce en iyi yönetmen ödülünü de haketmiyor.

Film kesinlike Amerika'ya övgü. Bana kalırsa Altın Küre ödülünü almasının sebebi de tam olarak bu ve bunun yanı sıra da kendi gizli örgütlerini desteklemesi,uluslararası işbirliklerini övmesi. Kendi vatandaşını kırtarmak için hayatı pahasına misyonuna kendini adamış insanlara övgü.
Filmin sonunda evine dönen Ben Affleck'i hatirlayin (hala aynı bakış aynı ifadesizlik):karisina sariliyor, arka fonda Amerikan bayraği dalgalanıyor, baba oğluna sariliyor, aile, huzur ve sakinlik. İnsanin da isteyebileceği herşey bu değil mi zaten. Amerika bir insanın sahip olması gereken şeyleri temsil ediyor : sıcak bir yuva, barış, sakinlik, aile ve huzur. Dışarısı kaos.
Ya siz neredesiniz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder