11 Mart 2013 Pazartesi

Anna Karenina ve Madame Bovary

Anna Karenina ve Madame Bovary

Dünya edebiyatında tutkuları uğruna, sahip oldukları herşeyi yitirmeyi göze alan bu denli  tanınmış, bilindik, içimize kazınmış, damarlarımıza işlemiz başka iki kadın karakter varmıdır bilmiyorum.
Onlarda “ tutku “ öyle bir tutkudur ki uğruna hayatlarını dahi feda ederler ikisi de.
Onlarda “aşk ” öyle bir aşktır ki gözleri bundan daha yüce daha büyük birşey görmemekte ikisinin de
Bu iki kadının trajik hayatlarının birçok ortak yönü var

-         ikisi de kadın
-         ikisi de tutkulu
-         ikisi de aşk uğruna ölüyorlar
-         ikisi de inandıkları aşkın ve tutkuların esiri oluyorlar
-         ikisi de bahtsız
-         ikisi de aldatılmış
-         ikisi de kandırılmış
-         ikisi de toplum tarafından reddedilmiş
-         ikisi de ahlaka meydan okumuş
-         ikisi de toplumun dayattığı kurallara karşı gelmiş
-         ikisi de cesur ve gözüpek
-         ikisi de anne
-         ikisi de sıkıcı birer evliliğin içinde yaşamış
-         ikisi de intihar ediyor
-         ikisi de “aşk” sözleri veren erkekleri tarafından kullanılıp bir kenara itiliyor
-         ikisi de sevdikleri adamların gözünde sadece birer zevk objesi ötesi yok
-         ikisinin de ölümü birer isyan : aşka, tutkuya, inançlara, topluma, ahlaka, kurallara, seçtikleri yaşama isyan,
-         ikisi de ölümü bir kurtuluş olarak seçiyorlar: sevgisizlikten, aşksızlıktan, monotonluktan kurtulma yolu.  Sırtlarını döndükleri kalıcı değerlerde, değersizleştiklerini anlayıp intihar ediyorlar.
Aralarında sıralanacak binlerce ortak yön daha var .

Anna Karenina’nın uyarlandığı 2012 yılı yapımı filmi seyrettim geçenlerde. Görsellik ve kostümler gerçekten iyiydi. Filmin uyarlamasına gelince sevip sevemediğime bir türlü karar veremedim. Trajikomik ve teatral bir uyarlama olmuş.
Romanın baş karakteri Anna Karenina, Rus aristokrasisine mensup şık ve güzel bir kadındır. Yüksek bir devlet memuru olan Aleksey Aleksandroviç Karenin ile evli ve bir erkek çocuk sahibi olan Anna Karenina'nın sevgisiz ve monoton bir evlilik hayatı vardır.
Kardeşinin eşiyle araları açılmıştır, evliliklerin düzelmesine yardımcı olmak için Moskova’ya gider. Yolculuk yaptığı trende genç ve yakışıklı Kont Vronski'nin annesi de vardır.Annesini karşılamaya gelen genç kont Vronski, Anna ile ilk kez orada karşılaşır.
Filmde Anna karakteri fazlasıyla dominant gösterilmiş kanımca. Ne istediğini bilen güçlü bir kadın gibi görünüyor, tutkuyla bağlandığı ve sevdiği adamla olmak uğruna herşeyi feda ediyor. Ailesini , oğlunu, kendi hayatını... Anna’nın ideali peşinden herşeyi hiçe sayarak sürüklenmessinin ardından aşığı Kont Vronski’nin bir türlü onu tam olarak sahiplenememesi, annesinin ve özellikle de toplumun ondan istediklerini yapma zorunluluğu ile hareket ederek Anna’ya sırt çevirmesi Anna’nın sonunu hazırlıyor. Zaten çevresindeki herkes tarafından “ahlaksız” olarak dışlanan Anna, genç Vronski’nin başka kadınlarla ilgilnemesi, eve geç gelmeleri, Anna’nın kıskançlık krizlerinin artmasıyla, aşkı uğruna herşeyi feda eden bu kadını cehenneme sürükler. Kont Vronski’den çocuğu olmasına rağmen onu bu hayatta tutabilecek tek şey sahip olduğu tutku ve aşktı, bunun da cisimleşmiş hali Kont Vronski’ydi.Vronski'nin ona sırt çevirmesiyle, çevresindeki herkesin onu reddedmesi ve yaptığı bu seçimde herkese karşı tek kalması Anna’yı ölümü seçmeye itiyor.
Bir tren garında başlayan aşk, yine bir tren garında son buluyor.
Ben şahsen arka plandaki saf ve temiz aşkı beğendim. Bu Konstantin Dimitriyeviç Levin ve Kitty Şçerbatski’nin aşkı.
Kitty’ye  kur yapan Kont Vronski’nin karşısında rakibi Levin var.Levin Kitty tarafından reddediliyor. Kont Vronski’nin Anna’ya aşık olması Kitty’nin sağlığını bozacak kadar etkilese de bir süre sonra bu kalp yarsı geçiyor. Levin’in Kitty’den vazgeçmemesi, ilk evlenme teklifinin reddinden sonra  dahi  Kitty’ye duyduğu aşkın devam etmesi çok dokunaklı. Kitty toparlanır. Düşünür taşınır ve Levin’le evlenir, ona bir erkek çocuk doğurur. Sadelik ve mutluluğun eşsiz örneği. Sağlıklı nesillerin devamı ve gerçek aşkın umudu da aslında bu aşkta. Eş seçiminin önemi ve eşinle mutlu olmanın mümkün olduğunun ıspatı Levin Kitty aşkı.

Bu yıl Madame Bovary’nin de çekilmesini isterdim. Emma’yı kim canlandırırdı aceba? Bir doktorla evlenen ve okuduğu kitaplardaki aşkı  gerçek hayatta ve evliliğinde bulamamış deli dolu ve tutkulu bu bahtsız kadının hikayesini Hollywood nasıl işlerdi aceba? İlgiye, bilgiye susamış bir kadının tutkuları uğruna hayatını hiçe sayması ekranda yine yeniden sıkılmadan izlenirdi doğrusu .

Neyse ki günümüzde kadınlar çok daha güçlü. Seçtikleri ve sevdikler adamlarla evlenme özgürlüğüne sahip, boşanıp, tekrar kendi hayatlarını yaşamaya, hatta yeniden evlenme özgürlüğüne de sahipler. Tüm bunlara rağmen bugün de sıkıcı evliliklerinin içinde sıkışıp kalmış milyonlarca Anna Karenina ve Emma Bovary’ler var, tıpkı milyonlarca Levi ve Kitty’lerin olduğı gibi...Bir de eş, çocuk, hayat feda edilmeksizin yaşanan ve biten nice Kont Vronski ve Anna Karenina aşkları da var.

Hayat yaptığınız seçimdir, siz neyi seçtiniz?



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder